Çocuğunuz yemek yemiyor ve siz artık bu durumla nasıl baş edeceğinizi bilmiyorsunuz! Yemek pişirmekten, yemek saatlerinin yaklaşmasından nefret eder oldunuz! Sizi anlıyorum ve neler hissettiğinizi biliyorum. Bu güne kadar denemediğiniz yöntem, pişirmediğiniz yemek de kalmadı buna da inanıyorum.
Bugün size tüm bildiklerinizi unutup, çocuğunuzla yemek yemediği için yaşadığınız o tüm tatsız, üzücü deneyimleri unutmanızı ve yeni bir sayfa açmanızı teklif ediyorum. Bu teklifimi hem 3 çocuk annesi bir kadın hem de yıllardır çocuklarda yeme sorunları üzerine çalışan bir çocuk gelişimcisi olarak yapıyorum.
Hadi gelin bugün bu yazıyla yeni bir sayfa açalım!
1- ÇOCUK BESLENMESİNDE DUYGULAR HER ŞEYDİR!
Önce bir bina hayal edin! Güçlü, güzel tasarımlı, yüksek bir bina. Bu bina 'çocuk beslenmesi'nin kendisi olsun!
Şimdi düşünelim.
Bir binayı güçlü yapan en önemli unsur nedir?
Tabi ki 'temeli' değil mi?
İşte adına çocuk beslenmesi dediğimiz bu binanın temelini 'duygular' oluşturuyor. Eğer çocuğunuz sağlıklı, iyi beslenen bir çocuk olsun, sağlıkla beslenmiş bir yetişkine dönüşsün istiyorsanız önce masaya giden yoldaki duyguları çocuğunuzun ihtiyacı karşılar nitelikte yenilemelisiniz.
Peki neden duygular bu kadar önemli?
Çocuklar dünyaya geldikleri ilk anda duygularıyla hayata tutunurlar. Onları saran, sarmalayan ebeveynlerine sığınarak hayatta kalırlar. Beyinlerinde duyguların ağır bastığı, karar verirken duyguların öne çıktığı sağ beyinleri gelişkindir. Daha mantıksal çıkarsama ve muhakeme yeteneği işlerine bakan sol beyinleri biz yetişkinlere kıyasla çok ama çok ilkel ve zayıftır. Çocuklar hayatlarında neyi isteyip, neyi istemediklerine karar verirken hep ortamdaki duygulara bakarlar. Eğer ortamdaki duygu destekleyici ve çocuğa güven vericiyse 'cesur ve denemeye açık' olurlar. Eğer ortamdaki duygular kaygıyı ve korkuyu tetikleyen, güven zedeleyici ise çekingen ve denemeye kapalı olurlar.
Bu süreçler sözkonusu yemek ve beslenme olunca kusursuz işler. Çocuklar beslenmekle ilgili karar alırken ortamdaki duygudan son derece yüksek düzeyde etkilenir ve kararlarını o duyguya göre verirler.
Bir kaç örnekle detaylandıralım!
Çocuğunuz bir nedenle öğle yemeğini yemedi. Uykuda uyumadı, siz de yorgun hissetmeye başladınız ve saatler akşam yemeğini göstermeye başladı. Siz yorgun, yılgın ve biraz da üzgün bir halde masayı hazırlamaya, yemekleri pişirmeye başladınız. Çocuğunuz o sırada bir önceki öğünü yemediği için aç ve siz bunu biliyorsunuz. Daha hızlı bir şekilde yemekleri hazırlayıp bir an önce çocuğunuzun karnını doyurmasını, daha fazla aç kalmamasını istiyorsunuz. O sırada çocuğunuz da artık açlık ve yorgunlukla huysuzlanmaya başladı. Sizin de tahammülünüz iyice zorlanmaya başladı. Derken ne olduğunu anlamadan basit bir tetikleyiciyle (bazen bu kepçenin yere düşmesi bile olabilir) öfkelendiniz ve tüm gün içinizde tuttuğunuz duygular dışarı çıkmaya başladı. Biraz bağırdınız, biraz ağladınız, çocuğunuz da korktu, belki ağladı. Sonra yemek hazır oldu ve masaya geçme vakti geldi. Günün tüm yorgunluğunu düşünerek sırf yesin diye çocuğunuzun en sevdiği şeyi pişirdiniz. Masaya oturduğunuz ve saatlerdir yemek yemeyen, aç olan çocuğunuz en favori yemeğini tabakta gördü ve yemeyi reddetti. 'Asla reddetmez' dediğiniz garanti besini bile çocuğa yedirmeyen şey işte o masadaki duygular.
Çocuklar olumsuz, yoğun duygular altında fiziki zorlanmalar da yaşarlar. Korktuklarında, üzüldüklerinde, kaygı duyduklarında mide bağırsak hareketleri hızlanır, karın ağrısı, mide bulantısı hissetmeye başlarlar. Bu hisler beslenme öncesi olumsuz duygularla tetiklendiğinde çocuklar için 'yemek yemek imkansızlaşır.' Çünkü hiç birimiz karnımız ağrırken yada midemiz bulanırken yemek yiyemeyiz. Çocuklar için de durum aynıdır.
Eğer beslenmeyle birlikte gelen olumsuz duygular çok sık bir hal alırsa hatta beslenmek demek masada kavga, gürültü, huzursuzluk ve öfke demek ise reddedişler daha masaya gelmeden başlar hale gelir. Çocukların beyni basit çıkarsamalarla çalışır: Yine yemek var, yine annem-babam kızacak, yine karnım ağrıyor! Sonuç yemek yemek istemiyorum!
Tüm bu nedenlerle evdeki yetişkinlerin her hal ve koşulda çocukla destekleyici, olumlu, tercihlerine saygı gösteren bir ilişki kurması önemli. Bu ilişki hayatınızın her alanına yayıldıkça zamanla yeme sorunlarının zorluğu da azalacaktır.
2- OYUNSUZ, DENEYİMSİZ ÇOCUK BESLENMESİ OLMAZ!
Çocuk beslenmesi binamıza geri dönelim!
Güçlü bir temel attık, şimdi sıra bu binayı sağlamca yükseltmekte. Bu kez de güçlü kolonlara ihtiyacımız olacak. İşte bu kolonlar çocuk beslenmesinde 'oyun ve deneyim'le inşa ediliyor.
Çocuklar nesnelere hakim olmak isterler. Hakim olamadıkları nesnelere dokunmazlar, onlarla temas etmezler ve tabi ki yemezler. Çocuklar eğer besinlerle oynamadan, mutfakta oyunlar deneyim kazanmadan, besinlerin orijinal hallerini bilmeden sadece bir yetişkin tarafından beslenerek büyütülürse 2 yaş sonrası muhtemelen yemek yemeyi reddeden bireylere dönüşürler. Çünkü çocuklar dokunup, oynayıp, öğrenemedikleri hiçbir şeyi vücutlarına almak istemezler. Hele ki bu besinler daha önce tadına bakmadıkları, görüntüsünü dahi bilmedikleri yeni yiyeceklerse.
Çocukların besinlerle oynaması, mutfakta yetişkinlerle kaliteli zaman geçirmesi doğru beslenme davranışı geliştirmesi için hayati öneme sahiptir. Bırakın patatesleri ellesin, soğanların kabuklarını tırnaklarıyla soysun, fasulye tanelerini kamyon kasasıyla taşın, eline geçirdiği sebzeyi, meyveyi yıkasın, ıslansın, eğlensin.
Beslenme saati dışında besinlerle temas eden çocuklar, masada yeni şeyleri denemeye çok daha açık olurlar.
Deneyimi destekleyen bir diğer unsur da yetişkinleri izlemektir. Beslenme saatlerinde sakin ve destekleyici bir ortamda yetişkinleri izleyen çocuklar beslenme davranışını ve şeklini de kopyalamaya başlarlar. Bu nedenle çocukların yalnız değil, yetişkinlerle beslenmesi yemek reddini aşma yolunda en önemli silahlarımızdan biri olacak.
3- 'NE YESİN DİYE DÜŞÜNMEDEN ÖNCE NASIL YESİN' DİYE DÜŞÜNÜN!
Gelelim çocuklarımıza beslenmeyi sevdirecek 3'ncü adıma...
Yine bina örneğiyle devam edersek; bir binayı yıllar içinde yıpranmalara karşı koruyan, soğuğu, sıcağı, yağmur, rüzgarı içeri almayan duvarların inşasına başlıyoruz şimdi.
İşte çocuk beslenmesi binamızı sapasağlam ve sıcacık tutacak o duvarlar 'besinlerin'dir. Doğru besinlerin seçimi, çocuğunuzu hem büyütür hem de sağlıklı kalmasına yardımcı olur. Ama bu besinlerin hiç biri temeli ve kolonları olmayan bir binada işe yaramaz. Aksine iyi bir temel ve kolon inşa etmeden dikmeye çalışacağınız her duvar yıkılıp işleri içinden çıkılmaz bir hale dönüştürür. Bu nedenle çocuğunuza besinleri sunarken 'ne yesin' demeden önce 'nasıl yesin, hangi duygu ve deneyimle yesin' diye düşünün.
Ayrıca çocuğunuza sunduğunuz besinin ona uygun olup olmadığını da analiz etmekte fayda var. Her zaman derim! Yetişkinler için iyi olan yemekler her zaman çocuklara uygun olmayabilir. Mesela, sırf sebzeden oluşan bir yemek. Çocuklar küçük miktarlarda yüksek kalorili besinlerle beslenmek isterler. Çünkü mide kapasiteleri ancak bu yolla doymalarına imkan verir. Biz yetişkinler sadece sebzeden oluşan bir öğünde büyük bir tabak dolusu sebze yemeği yeriz. Yanında salata, muhtemelen de ekmek tüketiriz. Belki öncesinde bir kase çorba yada ardına bir tabak pilav yeriz. Ancak çocuklar bu denli karmaşık düzende beslenemezler. Daha sadece, az miktarda ve yüksek kalorili besinler isterler. Onları doyurmayacak, çok fazla da tükemeyecekleri besinlerden kaçarlar. Bu nedenle çocuğunuzun öğününün karbonhidrat+protein temelli olmasına özen gösterin. Sebzeleri tadına bakması, hayatında var olmasını sağlamak için sunun. O yemese bile siz tüketin ve görerek öğrenmesini sağlayın.
Bir örnek daha vermek isterim. Çocuklar için akışkan ve taneli karışımlı besinleri tüketmek zordur. Örneğin, tencerede pişmiş bir nohut yemeği. Çocuklar sıvı içindeki katıları kontrol etme becerisi kazanmak için zamana ihtiyaç duyarlar. Böyle durumlarda yemeğin tanesiyle suyunu ayırmak, belki ekmek yada pilav gibi destekleyicilerle tüketmesine yardımcı olmak işleri kolaylaştırabilir. Varsın tek bir tane nohut yesin. Miktara değil deneme cesaretine odaklanın ve zamanla daha fazla yiyebileceğini hatırlayın.
Gelin 'çocuğunuz yemek yemiyorsa yapmanız gereken ilk 3 şeyi yeniden' hatırlayalım!
1- Destekleyici ve güven verici duygu ortamını inşa ediyoruz
2- Oyun ve deneyim temelli beslenme deneyimini arttıyoruz
3- Besinleri çocuğun ihtiyacına göre şekillendiriyoruz